14 Eylül 2013 Cumartesi

Aslını istersen; "They Don't Care About Us"

İnsanın varoluşsal yalnızlığı ile yüzleşmesi ve içinde oluşan o derin boşlukla baş etmesi zor. O anı yaşamamak adına sürekli bedensel ve zihinsel yorgunluklar içinde tutuyorsun kendini. Hep uğraşılacak ya da yapılacak şeyler var, yeter ki o duygunun içinde kalma... Neden bilmiyorum ama sanki biraz o duyguda kalsan bir kara delik tarafından yutulacakmış gibi anksiyete yaşıyorsun. O duygu her şekilde karşına çıkıyor; sevdiğin birinin ölümü, sevgiliden ayrılık, bağımlı olduğunun maddenin yoksunluğu, kedinin evden kaçması, bir öğleden sonrası evde yalnız kalmak vs vs... nerede ne şekilde olduğunu belirleyen senin "şey"lerle ilişkin. Ama doğrusu; nerede ne zaman ya da neden sonra ortaya çıktığı her zaman çok da önem arz etmiyor. Çünkü onlar sadece araç, esas olan o boşluk.  Hani tam olarak darkside gibi de değil, bilirsin işte daha çok ölüm anksiyetesine benziyor. Yani her şey hızla geçiyor. Her gün, hücrelerin ölüyor ve yenileniyor. Çevrendekiler birer birer eksiliyor, yerine yeni birileri geliyor. Bitmeyen bir devr-i daim.  Ölümü de yaşamı da her gün kendi bedeninde deneyimliyorsun, ancak yine de ne ölüme ne de yaşama vakıf değilsin. Çoğu zaman otomatik pilotta bir seyircisin. "Şimdi ve burada" olmak, tüm yaşam (?) koşturmacası içinde sana saçma. Bir yerlere yetişmen gerekiyor sürekli, bunları durup düşünecek vaktin yok. Hep koşturmalısın; önce akademik kariyerini tamamlamalı, sonra evlenmeli, çocuk yapmalı, iş yaşamında başarı elde etmelisin. Durmadan sürekli sürekli çalışmalısın. Evin en güzelinde oturmalı, otomobilin en güzelini kullanmalısın, çocukların en iyi okullara gitmeli. En güzel otelde sen tatil yapmalısın. Bunları elde etmek, dahası elde ettikten sonra korumak için nefes almadan çalışmalısın. Nakitin yetmediği yerde krediyle geleceğe borçlanmalı ve böylece son nefesine kadar çalışacağının gizli sözleşmesini yapmış olmalısın. Durma lütfen, durursan içindeki kocaman boşluk kara delik olup seni yutar. Senin buna vaktin yok hızla koşturmalısın. Yapacak çok işin var. Sen önemli birisin...

Ger gör ki, hakikat sahnesinde, sen koştukça takvimlerden günler eksiliyor, giden zaman ömründen mi gidiyor yoksa. Sen koşturdukça, amansızca sona yaklaşıyorsun. Ölümden o kadar çok korkuyorsun ki, yaşam kredisini reddediyorsun... biliyor musun sen "modern toplum" denilen kocaman nevrozun, bi' o kadar nevrotik bireyisin. Geçmiş olsun; ne sevecek ne sevilecek ne de hakikati durup düşünecek vaktin var. Senin yaşam formun sonsuz tüketim, hayatı da her şey gibi tüket! Ölüm seni tüketinceye dek!


1 yorum:

  1. kendini nasıl bir dünya içine oturtuyorsun hala çözemedim sizi benmedcezir

    YanıtlaSil