28 Nisan 2011 Perşembe

Esneklik İyidir

An itibari ile penceremin önündeki çam ağcının iğnelerinden süzülen yağmur damlalarını seyrederken size romantik bir yazı yazmak isterdim. Lakin serde romantizm olmadığından mevcutla idare ediniz anacım.
Şu sıralar hayatımın yoğun bir evresindeyim, birbirinden bağımsız iki-üç işi bir arada yönetmeye çalışıyorum. Tabii çoğunlukla bocalıyorum, zira "yaşam ciddiyeti" denen kavram bana extra large. Evet, yaşamın ciddi bir uğraş olduğu doğrudur. Ancak yaşamı fazla ciddiye almak sanki; bireyin yaşamında esneklikten uzak bir katılığı da beraberinde getirmektedir. Bildiğiniz gibi bazı psikopatolojilerde kişi, esneklikten uzaklaştığı, yaşamın gel-gitleri arasında kendisini rahatlatacak esnekliğe sahip olmadığı için problem yaşamaktadır.
Uzun süredir sosyal paylaşım ağlarında gözlemlediğim ve belki bazen farkında olmadan dahil olduğum bir sabit fikirlilik / zihinsel katılık söz konusu. Bu bazen yaşam içinde belli bir durumda sıkışmışlığın göstergesi. Bakış açısı esnekliğini yitirdiğinde kişi kendi koyduğu bilişsel ve davranışsal bir takım katı kuralların esiri olur.  Sonra sözü edilen bu katı kurallar kişiyi ve o kişi ile ilişkili olan diğer insanların problem yaşamasına neden olabilir. O nedenle hayat ciddi olduğu kadar bir oyun da olmalı... Sorumluluk duygumuz olduğu kadar espri anlayışımız da olmalı, velhasılı zihinsel esnekliğimiz olmalı.

23 Nisan 2011 Cumartesi

"NORM"al Muhafazakar

Efendim bildiğiniz üzere "norm" kavramı "kural" kavramından daha geniştir. Toplumda neleri yapmamız neleri yapmamamız gerektiğiniz bize buyuran kurallara "norm" denir. Normsuz toplum düşünülemez, zira  toplum varsa  orada kesinlikle norm vardır. Bu normlara uyan kişilere "normal"; uymayanlara da ekseriyetle "anormal" denir. (Hayır buradan Foucault'nun Deliliğin Tarihi kitabına atıfta bulunmayacağım, lakin senden bunu düşünmeni bekliyorum sevgili okuyucu:)) Normlar yazılı da olabilir (anayasa, yönetmelikler vb); yazılı olmayadabilir (çıplak sokağa çıkmamak gibi). Normlar zamandan zamana, kültürden kültüre,  toplumdan topluma göre değişirler (Gerçi küresel dünya düzeninde, sınırlar hazır kalkıyorken sevgili küçük dünya köyünün normları da evrensellik arzetmeye başladı, o da ayrı bir boyut.)
İnsanlar normlara uydukları için toplumun bir düzeni vardır. Yine bildiğiniz üzre normlara uyan "normal" kişilere confirmist deniyor (Çoğunluk confirmist yerine "muhafazakar" demeyi yeğliyor. Hemen "muhafazakar"dan 5 vakit namaz kılan adamı anlamayalım lütfen. Zira toplumumuzda  "kemalist" muhafazakarların sayısı da bir hayli fazladır.) Bir toplum varlığını sürdürebiliyorsa nüfusun büyük bir bölümü mevcut normlara uyduğundandır. Norrmlara uyan insanlar daima çoğunluktadır. Fakat normların hiçbir şekilde çiğnenmediği toplum hastadır. Sağlıklı toplumlarda toplumun büyük bir bölümü conformist olsa bile normları çiğneyen insanlar da vardır. Ancak toplumdaki tüm normları çiğnemeye kalktığınızda birey olarak varlığınız sona eriyor. Ya "anormal" etiketi alıp kendinizi bir akıl hastanesinde buluyorsunuz, ya varlığınıza başkaları son veriyor, ya da siz kendi varlığınızı sonlandırmayı tercih ediyorsunuz. Tabii çok brillant biriyseniz toplumun kaderini değiştirip kahraman olma olasılığını da var. Bende bir insan kendi kulvarında /alanına radikal olmalı, normları çiğnemeli.
Normlara karşı çıkmanın da bazı kuralları vardır. Bir normu terk etmek yeni bir norm koymaktır. Dolayısı ile "kural dışı" yoktur. Geleneksel insanlar geleneksel normlara, modern insanlar modern normlara göre yaşarlar. Gelenekselle modern normlar kimi noktalarda çatışır, bkz: başörtüsü. Sorun norma uymak değil, başkasına buyurmaktır. Konuyu daha fazla dallandırıp budaklandırmadan ez cümle;
AKP, tarihsel değerleri ve inançları korumakta muhafazakardır.
CHP, mevcut sistemi korumaya çalışan bürokratik bir muhafazakardır.
Dolayısı ile "muhafazakar" kavramlarımızı bir daha gözden geçirelim derim sevgili okuyucu;)
P.s: Souad Massi'nin o güzel sesi eşliğinde etnik bir parça iyi geliyor ruhuma, belki sen de seversin.