22 Aralık 2012 Cumartesi

Bir Film, Bir Kitap, Bir Şarkı



   Bügün 22 Aralık 2012 cumartesi. Mayaların kopmasını bekledikleri kıyametten bir gün, hayata 'merhaba' dediğim zamandan 26 yıl 4 gün sonrası. Mayaları, hayatı ve kendimi sorgulamak için müsait bir girilik var havada. Tıpkı Theo Angelopoulos'ın ölümcül bir hastalığı olduğunu bilen bir yazarın hastaneye yatmadan önceki son gününü anlattığı Eternity And A Day / Sonsuzluk ve Birgün filmindeki gibi. Filmi izlerken çok sıkılmıştım, sahneler çok griydi, sanki pusuda bekleyen ölümün silueti gökyüzüne yansımıştı. Yazarın tüm ömrünü kareler halinde bir güne sığdırma azmi beni sarmıştı. Yaşlı bir adam ve küçük bir çocuk; geride kalan geçmiş ve yaşanmamış gelecek... Ölümün soğukluğuna giderken geçmişin sıcaklığına sığınan bir adam falan... Etkileyiciydi.
Cengiz Aytmatov'un Gün Olur Asra Bedel kitabını okurken de benzer duyguları yaşamıştım. Satırların arasında bogulduğum kasvette; zamanı, hayatı, yapıp ettiklerimi ve yapmak istediklerimi sorgulamıştım. Tüm günlük koşturmaca çok anlamsız gelmişti. Sadece "an"da, "şimdi ve burada" olmayı arzulamıştım. Ne dokunamadığım geçmiş, ne bihaber olduğum gelecek ... sadece an içinde olmak; geçmişin yükü ve geleceğin kaygısı olmadan. Belki mantığımı realistlere hediye edip, duygularımı azığım yaparak ;) Biliyorum bunlar rasyonalist dünyanın kendince "gerçek" dediği zırvalıklarla uyuşmuyor; ama bir gün bitecek hayatta "gerçek" olan ne sahi?: Sonlu zamanı sonsuzluk yanılsaması ile yaşamak mı, yoksa sonsuzun farkında olup sonlu kaygılardan uzaklaşmak mı? Sen düşün, ben de düşüneceğim.
 Björk söylesin, New World desin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder