7 Ekim 2012 Pazar

...

Pazar günleri genelde sıkıcıdır, bilhassa öğleden sonraları ... sanki garip bir sessizlik sarar her tarafı, renkler grileşir, hayat cansızlaşır. Bu durum ölüme çok benzer bir yarım kalmışlık hissini barındırır. Mevsimlerden sonbahar, günlerden pazar olunca bu his çok daha yoğun hissedilir. Bugün öyle bir gün, deli gibi doldurmaya çalıştığım ama yine de boşluklar tarafından yutulduğum bir gün.
Buhranlı ruh halimin etkisi midir yoksa uzun süredir sıkılmış olmanın etkisi mi bilmiyorum; ama internet üzerinde bıraktığım tüm izleri elimden geldiği ölçüde silip, sosyal ağların gürültüsü olmadan kendi yalnızlığıma katlanmayı denemek istiyorum. Kaçacak hiçbir delik bırakmadan onunla yüzleşmek, çekmekten korktuğum acıyı tüm varlığımla hissetmek, kendimi ona maruz bırakmak ve belki böylece onun zihnimin arka koridolarında yarattığı ürkekliği kırmak...
Lhasa de Sela dinliyorum şu an, onun depresif sesinde dip yapıyorum. Belki de derinlerdeki şeyler o kadar da korkunç degıldir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder