7 Mart 2011 Pazartesi

Kitlede, bilim adamı ile ahmak, ahmağın düzeyinde eşitlenir.

Sevgili Dikizleme Günlüğü,

Genelde dünya gündemi özelde ise ülke gündemi zor bir süreçten geçiyor şu günlerde... Taraflara ayrılmış bir
 vaziyette kendi tuttuğumuz görüşü aşk ve şevkle destekliyor geri kalan herşeye kulaklarımızı tıkıyoruz. Aslında bire bir tanısan hepimiz iyi insanlarız ama ne oluyor da sanal ortamda bir canavara dönüşüyoruz sorusuna cevap ararken literatürü biraz taradım ve eski ders notlarımı karıştırdım, karşıma "kitle psikolojisi" kavramı çıktı. Şöyle ki;

Kitle psikolojisi tek insanı, bir kabilenin, bir ulusun, bir kastın, bir sınıfın, bir kurumun üyesi ya da belli bir zamanda bir araya gelip belli bir amaç için kitlesel örgütlenmeye gitmiş bir insan yığınının bir parçası gibi ele alır.
Kitleyi yaratan bireyler, ne türden olursa olsun, yaşayışları, işleri güçleri, karakterleri, zekaları birbirine nedenli benzerse benzesin ya da birbirinden nedenli ayrılırsa ayrılsın kitleleşme sonucu yalnız ve yalnız bu nedenden ötürü ortak bir ruh kazanır. Dolayısıyla, her biri tek başınayken hissedeceği, düşüneceği ve davranacağından bir başka türlü hisseder, düşünür, davranır. Tek kişinin bireysel yoldan edindiği özellikler kitle içinde silinip gider, bireyin kendine özgü karakteri kaybolur.

Kitlede, bilim adamı ile ahmak, ahmağın düzeyinde eşitlenir. (Nuri Bilgin)

Le Bon, kalabalığın ortaya çıkan yeni özelliklerini üç mekanizma aracılığı ile açıklamaktadır: anonimlik, bulaşma ve telkine yatkınlık.
Anonimlik: … kitle içinde bulunan birey, sadece çokluğun, sayı fazlalığının verdiği bir duygu ile tek başına olduğu vakit frenleyebileceği içgüdülerine, kendisini terk etmek suretiyle yenilmez bir güç kazanır. Kitleler isimsiz (anonim) ve dolayısıyla sorumsuz oldukları için, bireyleri daima, her yerde kontrol edici rol oynayan sorumluluk duygularından tamamen uzaklaştırır ve onları içgüdülerine daha kolay teslim eder.
Bulaşma: Bir toplulukta her duygu, her davranış, yayılmacı özelliğe sahiptir. Hem o derece yayılmacıdır ki, birey, kişisel çıkarını topluluğun çıkarına kolayca feda eder. Bu fedakarlık hali aslında insanın doğasına ters olmakla beraber ancak bir kitleye dahil bulundukça meydana gelen bir fenomendir.
Telkine Yatkınlık: Kitle içindeki bireylerde, yalnız haldeki bireylerin karakterlerine nispetle pek zıt karakterler ortaya çıkarır. Kitle içindeki birey, bilincini yitirdiğinden, hipnozdakine benzer durumda herhangi bir telkine açık hale gelmiştir. O anda yapılacak bir telkinin etkisiyle, birey büyük bir coşkunlukla bazı eylemlere yönelebilir. Bulaşma olgusu da bireylerin telkine hazır oluşluluğunun çok doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Freud’a göre, kitlenin özgün doğasının altında yatan neden, kitlenin bütün üyelerinin, lideri kendi ben ideali yerine koymasıdır. Kitlenin üyeleri sadece lidere libidinal bir bağla bağlanmakla kalmaz, aynı zamanda, bütün (kitle) üyelerinin aynı ben idealini paylaşmalarından dolayı birbirlerine de bağlanırlar. Birincil kitle, tek ve aynı objeyi ben idealinin yerine geçiren, dolayısıyla kendi ben’lerinde birbirleriyle özdeşleşen bir birey topluluğudur. Freud “… yani bireylerde bilinçli kişiliğin yitimi, duygu ve düşüncelerin aynı yöne yönelişi, duygusallığın ve bilinçsiz ruhsallığın ön plana çıkışı, istek ve niyetleri geciktirmeksizin yerine getirme eğilimi; bütün bunlar, özellikle ilk insan topluluğuna mal edilmek istenen ilkel ruh yaşamına dönüşü yansıtır durumlardır” sözleriyle, kitleyi, ilk insan topluluğunun yeniden dirilişi olarak görmektedir. Bu diriliş kitlenin lideri için de geçerlidir.

Birey, kitlede bireysel kimliğini kaybeder, erir, buharlaşır; bunun sonucu da kitlelerde görmeye “alışık” olduğumuz “aşırı” davranışları gösterir.

Gerçek yaşamda kitle olaylarına tanık olan naif gözlemciler bile, kitlenin kendiliğinden aynı tarzda davrandığını, hissettiğini ve sanki kitle eyleminin tek bir merkezden yönetiliyormuşçasına uyumlu olduğunu dile getirmektedirler. Kitlenin bu yüksek düzeydeki uyumu, düşünülen bir şey olmamasına rağmen direkt olarak görülen ve algılara kaydedilen bir şeydir.

Kitle Psikolojisinin Özellikleri
1.    Bireysel bilinç ve kişilik kaybolmuş, yepyeni bir varlık doğmuştur.
2.    Zihinsel bir birlik vardır. Coşkular, inançlar, yorumlar, istekler vs. ortaktır.
3.    Mantıksal değerlendirmeler ve muhakeme yoktur; bunun yerine basit, ilkel ve abartılı duygular ön plandadır.
Bu nedenle; kitleler,
§      Telkine yatkındır
§      Kolay ikna edilebilir
§      Duyguları abartılmış ve basittir
§      Hoşgörüsüz ve statükocudurlar (değişimi sevmez, var olanı korumak ister)
§      Yerine göre hem çok ahlâklı hem de çok ahlâksız olabilirler
§      Hiçbir şey önceden düşünülmez, engel tanınmaz
§      Rasyonel düşünce(mantıklı düşünme) ve doğru yargı gücü kaybolur.
§      Kitle içinde fertler iradeleriyle hareket etmezler. Şuur dışı davranırlar. Kitle, ferdin muhakeme ve bilgi gücünden yoksundur.
§      Gerçeklere göre değil, imajlara ve illüzyonlara göre düşünülür. Bunu istismar eden sözde kitle önderleri, her türlü temelden yoksun iddialarla, tekrar edilen sözlerle ve zihnî buluşma mekanizmasının işlemesiyle kitleye hükmederler. Sözde liderler belirli sloganları tekrar ederek iddialarını, zihinlere yerleştirir. Kitlede bir düşünce geçişi başlar ve hipnoza benzer bir durum meydana gelir.
§      Tahriklere açıktır. Kitle içerisinde bulunan insanların çok kolay hırçınlaştıkları ve tahripkâr olabildikleri görülür. Etkilendikleri fikre göre, kitle içinde yer alan insanların şiddet, vahşet gibi tahripkâr olaylar çıkarma merak ve arzusu, kitlenin her an şiddete yönelik bir tehdit oluşturma ihtimalini ortaya çıkarır.
§      Taklitçidir. Herhangi bir kitlede görülen bir durum veya eylem bulaşıcı bir hastalık gibi çabuk ve etkin yayılır ve orada sergilenen fiiller sadece orada kalır. O çirkin fiiller sadece o kitlesel psikoloji içinde meydana gelir ve hatta yalnız kaldığında birey yaptığını korku ve suçluluk duygusu yüzünden inkâr bile edebilir.
§       Sorumluluk duyguları silinmiştir. Kitlesel bir yapı daha anonim ve o yüzden yaptıklarının sorumluluğu bireylere değil de bütüne mal edildiği için birey kendisini muazzam güçlü ve cesur hissedip normalde sorumluluğundan korkarak baskı altında tutacağı arzu ve hayallere kendini kaptırabilir.

1 yorum: